KafKas FM Radyo

Sitenize eklemek için tıklayın

26 Mayıs 2011 Perşembe

Aşık Şeref Taşlıoğlu Hayatı Eserleri kişiliği

Kurumaz âşığın gözünde yaşı,
Gurbet ellerinde, han köşesinde.
İçinden tükenmez âhı, ateşi,
Gurbet ellerinde, han köşesinde.

Bu aşk ile ah çekerim inlerim,
Bir söylerim, iki durup dinlerim,
ŞEREF der ki böyle geçti günlerim,
Gurbet ellerinde, han köşesinde.

Aşık Şeref Taşlıova, 10. Nisan 1938 yılında Kars iline bağlı Çıldır ilçesinin Gülyüzü köyünde dünyaya geldi. Hacı Bey ve Nergis Hanım’ın üçüncü çocuğudur.

Âşıklıkla ilgili bilgi ve terbiyesini, Doğu Anadolu ve Azerbaycan sahasında tanınan Çıldırlı Âşık Şenlik’in oğlu Âşık Kasım’dan aldı.


Dört Havari Klisesi- Kars

1958-1960 yılları arasında vatani görevini tamamladı. 1964 yılında Kars Radyosu’na girerek “Âşık Programları” yapmaya başladı; bu çalışmaları radyo kapanıncaya kadar, aralıksız on yıl devam etti.

İlk olarak 1971 yılında resmi görev ile; “Sanat Elçisi” olarak Almanya’dan başlayan yurt dışı seyahatleri, uzun bir zaman dilimi içinde tam olarak 25 kez gerçekleşti. 1987 yılında Almanya’nın Marl Belediyesi tarafından davet edildi. Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Fransa, İsviçre, Avusturya, Danimarka, Almanya, İngiltere, Singapur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan ve Türkmenistan gibi ülkelere gitti.

Yurt içinde ve uluslar arası düzeyde yapılanlar da dahil olmak üzere, gittiği çeşitli organizasyonlarda; 135 madalya, 66 plaket ve 180 taktir-teşekkür belgesi kazandı.

Şiirleri ve gelenekten gelen biri olarak kağıda döktüğü bilgileri, Türk Edebiyatı, Çağrı, Maya, Tarla, Gülpınar, Pınar, Köz, maya, Türk Folkloru, Millî Kültür, Türk Folklor Araştırmaları gibi edebiyat tarihimizde önemli yere sahip dergilerle, çeşitli antolojilerde yayınlandı. Bu arada, folklor ve halk edebiyatı üzerine yapılan sempozyum ve kongrelerde tebliğler sundu. “Gönül Bahçesi” isimli şiir kitabını Kültür Bakanlığı yayımladı. “Âşık Şeref Taşlıova, Hayatı ve Şiirleri-1” isimli kitabı yayın aşamasındadır. Türk Dil Kurumu adına Prof. Dr. Fikret Türkmen ve Nail Tan tarafından hazırlanan “Âşık Şeref Taşlıova’nın Tasnif EttiğiHikâyeler” isimli eser de 2004 yılı kapsamında kurum tarafından basılacaktır.


Ş.Taşlıova- Şenlik ve M.Çobanoğlu- Kars

Taşlıova’nın şiirlerinin bir kısmı, Amerika Indiana Üniversitesi tarafından derlenmiştir. Almanya Berlin Üniversitesi International Instute For Tradational Music Instute tarafından yapılan çalışma sonucunda türküleri derlendi ve kitap haline getirildi. Unesco’nun 1988’de hazırladığı Dünya Sanat Dizisi’nde, Türkiye’deki âşıkları temsilen rol aldı. Birincisi 15-21 Kasım 1989’da, ikincisi 4-7 Temmuz 1996’da, üçüncüsü de 3-13 Temmuz 2003 tarihleri arasında İngiltere’de düzenlenen Uluslararası Hikaye Festivaline (International Story Telling Festival) katıldı. Buradaki icrasının sonucu olarak, 21-23 Haziran 1996 tarihinde Danimarka’da yapılan ve 24 ülkenin iştirak ettiği Vikinglerin Doğuş Günü ve Gün Dönümü Geleneği Festivali’ne ve 1996’da Singapur’a davet edildi.


Başta TRT olmak üzere, özel radyo ve televizyonlarda yapılan çeşitli programlara katıldı. TRT tarafından hazırlanan “Ozanın Kopuzundan Âşığın Sazına” isimli programda danışmanlık yaptı. Yine aynı kurumun hazırladığı “Âşıklık Geleneği” programının metin yazarlığını yaptı. Japon NHK televizyonunun hazırladığı “İpek Yolu” ve İngiliz BBC televizyonunun yürüttüğü “İskender” (Aleksander) isimli dizilerde görev üstlendi. Alman ATT ve ZDF radyolarında, İngiliz BBC TUR radyosunda programlara katıldı.

1991 yılında Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümü münasebetiyle açılan yarışmada, Müzik-San Vakfı tarafından; 1996 yılında da Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Sanatçısı” seçildi. 2000 yılında Türksav tarafından “Türk Dünyasına Hizmet Ödülü” ile ödüllendirildi.
Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin (Mesam) kurucu üyesi ve Teknik Bilim Kurulu başkanıdır.


ŞİİRLERİ:

Allah'ım (Bu Günlerde)

Bu günlerde bir bulut var üstümde
Bunu dağıtacak yel ver Allah'ım
Kötülükler bütün benim kastımda
Üstümden atmağa el ver Allah'ım

Oğluma terbiye kızıma iffet
Milletime refah yurduma kısmet
Gençliğime saygı hocama şefkat
İhtiyacımız çok bol ver Allah'ım

Ağaç gibi meyva versin bağımız
İyiliğe doğru gitsin çağımız
Erimesin yürekteki yağımız
Huzur çanağında bal ver Allah'ım

Dünyada kalacak dünyanın malı
Ancak terbiyedir nakışlı halı
Yeni dizi tutan çocuk misali
Öz Türkçe konuşan dil ver Allah'ım

Kendi varlığındır cihan aşkına
Yarattığın bunca insan aşkına
Zebur Tevrat İncil Kur'an aşkına
İslam'a gerçekçi yol ver Allah'ım

Ağladı bacılar dertli analar
çok geline siyah oldu kınalar
Her şeyi götürsün geçmiş seneler
Hayırlı uğurlu yıl ver Allah'ım

Şeref der ki gönül eylemek için
Millete muhabbet paylamak için
Dilimde türkümüz söylemek için
Sazıma da üç beş tel ver Allah'ım

Baba (Elvanlı Kuşların)

Elvanlı kuşların bir bak haline
Bizi saltanattan salıptır baba
Dost görse bu günde yazıklar bizi
Düşmanlar şad olup gülüptür baba

Elinkiler talka vurer havada
Bizimkiler kuruyuftu yuvada
Bilmem kar gış mıydı yoksa beddua
Ettiğin karşına geliptir baba

Ant içerdin sarı kazın başına
Gel şimdi seyredek cemdeğine leşine
Kırk ördeği bir duvarın başına
Felek gazap ile vuruptur baba

Hasta yattım peçelerden kırmadın
Tamahkarlık ettin hayır görmedin
Yüz ferikten bir zekat vermedin
O borçta boynunda kalıptır baba

Kuşların leşini yığıf saklıyak
Her yada düşende gidip yokluyak
Üreğin çok yanar otur ağlayak
Oğlunda hulüsün bitirdi baba

Sefil Şenlik kim çakar nazın
Baban kazma atıf kırıftı sazın
Bir topal ördeğin bir yoluk kazın
Oda maya için kalıptır baba

Ben Bir Şeyda Bülbül

Ben bir şeyda bülbül gibi güldür figanım benim
Dilerse dosta fedadır can ile cananım benim
Bu sevdanın düşkünüyüm yıllar yılı ağlarım
Mecnun gibi Sahralarda çöldür mekanım benim

Ah ederim gece gündüz feryadım dilimdedir
Aşıklığı tanıtırım sanatım alemdedir
Bu gönlümün dert ortağı bir sazım elimdedir
Her zaman kuruludur meclis divanım benim

Adıma Şeref demişler künyedeki bu yazı
Dergahına çevirmişim gönül içimde güzü
Kazamıza Çıldır derler köyümüze Gülyüzü
Her tarafı dolaşırım Kars'tır vatanım benim

Çıldır'ın Kurtuluş Destanı

Serin yaylarının yeşil koynunda
Yellerinde güzellik var Çıldır'ın
Bir yanı dağ bir yanı bağ boynunda
Güllerinde güzellik var Çıldır'ın

Meşhurdur yiğidi koçağı merdi
Aslanlar ülkesi Şahinler yurdu
Alpaslan ilk burda karargah kurdu
Yıllarında güzellik var Çıldır'ın

Eski bir eyalet (Sancak) yılları vardır
Dağlarında koyun malları vardır
Bozulmayan erkan yolları vardır
Ellerinde güzellik var Çıldır'ın

Kısır Dağı hafif sisli görünür
Halkı gayet ağır uslu görünür
Kışın buzlu yazın süslü görünür
Göllerinde güzellik var Çldır'ın

Her taşında bir şehidin kanı var
Dilden dile destanı var şanı var
Hanedandır her tarafta ünün var
Hallerinde güzellik var Çıldır'ın

Köylere gidersen hürmet görürsün
Açık mutfak hoş ganimet görürsün
Milletinde çok nezaket görürsün
Dillerinde güzellik var Çıldır'ın

Vatanı herkesin Cennet otağı
Yazın çiçek kokar dağı toprağı
Meşhurdur Peynirli kaymağı yağı
Ballarında güzellik var Çıldır'ın

Yüz yıl ömrüm olsa öysem vatanım
Belki bitiremem kalır çok yanın
Aşıkım vatana kurbandır canım
Yollarında güzellik var Çıldır'ın

Aşık Şenlik burda doğmuş şan vermiş
Urfani yar diye boynunu burmuş
Şeref almış sazı çok meydan kurmuş
Tellerinde güzellik var Çıldır'ın

El Çek Tabip Dertli Sinemden

El çek tabip el çek dertli sinemden
Sen benim derdime çare bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın
Yaram içerdedir sarabilmezsin

Düştü gel
Atlandı gel düştü gel
İyi günüm iyi dosta
Kötü günüm düştü gel

Yıkılsın feleğin taç ile tahtı
Öyle bir ok vurdu hicranım aktı
O yar de vermişti ikrarı ahtı
O ki ikrarında durabilmezsin

Göze de
Balık oynar gözede
Sana da kurban canım
Seni gören göze de

İrfani'yim başa gelmez sözlerim
Kalem alır kağıt üste izlerim
Ne durursun ağlasana gözlerim
Bir daha o yari görebilmezsin

Su da yandı
Sel bastı su dayandı
Üstüme su serptiler
Tutuştu su da yandı

Gel (Bir Mektup Göndermiş)

Bir mektup göndermiş vefalı yarim
Boz bulanık seller durulanda gel
Günbegün artıyor gamım efkarım
Gökteki ay yeni görülende gel

Gurbete gidenler döndü köyüne
Anlatırlar hep övüne övüne
Kırk gün kaldı telli kızın toyuna
Davullar zurnalar vurulanda gel

Yedi yıldır sensiz geçirdim yazı
Çoğu gitti kaldı ömrümün azı
Meleşir koyunlar peşinde kuzu
Arılar çiçeğe sarılanda gel

Böle mi kesmiştik ahtı amanı
Seçmedin mi yahşi ile yamanı
Ekinler biçildi harman zamanı
Bostanlar devşirip derilende gel

Şeref der ki anlamaya söz gerek
Kavuşunca utanmayan yüz gerek
Derdimizi anlatmaya saz gerek
Aşıklar meclisi kurulanda gel

Gelin Gelir Karşıya

Gelin gelin gelin gelir karşıya
Gelinin çeyizini nöker taşıya
Sizin kızı aldım bizi paşaya

(Bağlantı)
Deyirem abey toyun mübarek olsun
Sağdıcı solducu mirim var olsun
Deyirem ay kız toyun mübarek olsun
Sağdıcı solducu mirim var olsun

Gelin gelin gelin çıkar oyuna
Kurban olam göğsündeki nişana
Her tarafa düzülüptü bir bana

Gider (Dünya Değirmendir)

Dünya değirmendir insanlar tahıl
Ekilir biçilir un olur gider
Cesedi gezdirir baştaki akıl
Bire saygı duyan bin olur gider

Her insanda ayrı ayrı hal vardır
Çiçek sarı üzerinde bal vardır
Önümüzde gidilecek yol vardır
Ömür bitiminde sal olur gider

Şeref der ki iki düşün bir söyle
Elinden geldikçe insanlık eyle
Bu dünyanın işi böyledir böyle
Kimi fakir kimi han olur gider

Gönder (Hasret Mektubu)

Hasret mektubunu yazdığın zaman
Sitem etme selamını hoş gönder
Yanıyor yüreğim halim pek yaman
İster dolu ister isen boş gönder

Sana aşık olan sevgi duyandır
Yar uğruna şirin canı koyandır
Mektubunun iki ucunu yandır
Üzerinde birkaç damla yaş gönder

Gece gündüz hayal eder özlerim
Kavuşmak çaresiz ağlar sızlarım
İlkbaharda yollarını gözlerim
Yaz gelmezsen sıcak sevgi kış gönder

Şeref bir gül gibi soldu deseler
Sıladan uzakta kaldı deseler
Gurbet ellerinde öldü deseler
Mezarıma iki tane taş gönder

Güzel Görünür


Arzu iplik sevgi nakış
Ördükçe güzel görünür
Gönül gözü ile bakış
Gördükçe güzel görünür

Zaman ince esen yeldir
Hayat ağaç günler daldır
Mutluluk uzunca yoldur
Vardıkça güzel görünür

Tatlı söz dil arasında
Diken var gül arasında
Hatıra yıl arasında
Durdukça güzel görünür

İnsanı yaşatan hava
Tatlı sözdür derde deva
Herkes hayalinde yuva
Kurdukça güzel görünür

Şeref der ki başka yandan
Kervanım ayrıldı handan
Seven sevdiğini candan
Sardıkça güzel görünür

Han Köşesinde

Kurumaz aşığın gözünde yaşı
Gurbet ellerinde han köşesinde
İçinden tükenmez ahı ateşi
Gurbet ellerinde han köşesinde

Derdini anlatır sözünü satar
Erkenden yol alır menzile çatar
Ya hastalar ya yorulur ya yatar
Gurbet ellerinde han köşesinde

Aşıklar gurbette ağlamaz neyler
Üç beş ahbap bulur derdini söyler
Türküler çağırır muhabbet eyler
Gurbet ellerinde han köşesinde

Gelin dostlar benim derdim var diyer
Geniş dünya tek başıma dar diyer
Gündüz hayal eyler gece yar diyer
Gurbet ellerinde han köşesinde

Bu aşk ile ah çekerim inlerim
Bir söylerim iki durup dinlerim
Şeref der ki böyle geçti günlerim
Gurbet ellerinde han köşesinde

Her Gelen İnsanlar (Beni)

Her gelen insanlar geçer üstümden
Muhannet sevdiğim yol ettin beni
Çekmeyinen kopmaz idi yaprağım
Aşkınla bir çürük dal ettin beni

Abdal edip diyar diyar gezdirdin
Kayığımı ummanlarda yüzdürdün
Peteğimi kovanımdan süzdürdün
Yadlar sofrasında bal ettin beni

Şeref der ki duyamadım sesin yar
Sırmalıydı yeleğinde süsün yar
Keşiş kızı Aslı mısın nesin yar
Kerem gibi yaktın kül ettin beni

Şeref Taşlıova ● Bizim Köy

HAYAL ŞEHRİ

Bir hayal şehrine uğradı yolum,
Topraktan yağmurlar yağar havaya.
Serçe tırpan almış, ördek tırmığı,
Deve ayak üstü çıkmış yuvaya.

Bir karınca gökte turna avlıyor,
Örümcekler kurt peşine havlıyor,
Fare gitmiş balinayı avlıyor,
Su içerken bir fil düşmüş kovaya.

Zürafa teknede yoğurmuş hamur,
Sincap duvar yapar, aslan da çamur,
Leylek kaplanlara çıkarmış emir,
Demiş hemen, çadır kurun ovaya.

Çekirgeyi çoban tuttum koyuna,
On beş metre şal istedi boyuna,
Topal sinek davet etmiş köyüne,
Akrep lokman olmuş, çıkmış devaya.

Keklik otel açmış, ceylan müşteri,
Baykuş gelenleri alır içeri,
Geyik meddah olmuş açar hüneri,
Kelebekler el kaldırmış duaya.

Âriftir benim bu sözümü bilen,
Anlayıp içinden hissesin alan,
ŞEREF bunu söyler sanmayın yalan,
Tabiatı birleştirdim rüyaya.

İsabalı Dinle Benim Sözümü

İsabalı dinle benim sözümü
Ezel bahar yaz ayları ne galdı
Çamlıbel'de boz ardıcın dibinde
Keleşlerle gezmemize ne galdı

Babam gelir han elinden
Kız ayıftı babam gelir
Keleşler sağı solunda
Yar ayıftı babam gelir

Derya kenarında biter kamışlar
Kamışlar da bize vermez yemişler
Sarı altın ile beyaz gümüşler
Gabalağnan bölmemize ne galdı

Yağmur yağar taş üstüne
Kalem oynar kaş üstüne
Ört poşuyu baş üstüne
Yar ayıftı babam gelir

Köroğlu dünyada çekmedi yası
Silindi gönlümün kalmadı pası
Atlası kumaşı libası hası
Kargıynan ölmemize ne galdı

Yağmur yağar hışır hışır
Babam geldi kahve pişir
Kız kalk eteklerin döşür
Yar ayıftı babam gelir


Murat Çobanoğlu & Şeref Taşlıova ● Atışma


Kağızman'da Tuz Dağı

Kağızman'da tuz dağı (Turnam turnam dön beri)
Kar yağdı bastı dağı (Yitirmişem ben yari)
Öyle bir yar sevmişem (Turnam turnam dön beri)
Eski yare gözdağı (Yitirmişem ben yari)

Kağızman'ın gülleri (Turnam turnam dön beri)
Hoş öter bülbülleri (Yitirmişem ben yari)
Kızıl gülle bezerim (Turnam turnam dön beri)
Yarim gezen yolları (Yitirmişem ben yari)

Bu dağı maralıyam (Turnam turnam dön beri)
Telleri karalıyam (Yitirmişem ben yari)
Yarimden ayırdılar (Turnam turnam dön beri)
Yürekten yaralıyam (Yitirmişem ben yari)

Vurun Evlatlarım

Kara dağda düşman topu patlıyor
Asker hücum etmiş Kars'ı alıyor
Hırsınan hasımımız çatlıyor


Vurun evlatlarım Allah aşkına
Şehit olanımızı cennet köşküne atın

Kars'ın kalesinde Yahni çölünde
Asker ilerliyor Gümrü yolunda
Halit Paşa önde tüfek elinde

Halit Paşa der ki durmayın atın
Düşmanın da kökü gelsin büsbütün
Bozulmuş ordusu kaçıyor tutun

Yaram Gayet Derin Yoktur Çaresi

Yaram gayet derin yoktur çaresi
Ellesen de birdir ellemesen de
Aman tabip geçti merhem yarası
Yollasan da birdir yollamasan da

Benim sinem olmuş gamlar yatağı
Sis almış gönlümün yaylası dağı
Bağbansız bahçeyi bülbülsüz bağı
Güllesen de birdir güllemesen de

Şeref der ki bülbül öter gül yarim
Layık mıdır ben ağlayım gül yarim
Ben ölünce mezarıma gül yarim
Sallasan da birdir sallamasan da

Aşık Murat Çobanoğlu Hayatı

Rahmetle Anıyoruz, Murat Çobanoğlu



Murat Çobanoğlu 1940'ta Kars'ın İstasyon mahallesinde doğdu.
Karapapak Türkleri’nden ve asıl soyadı Çobanlar olan Çobanoğlu’nun annesi Lala (La'li) hanımdır ve babası, Aşık Şenlik'in çıraklarından Aşık Gülistan'dır. Babası Arpaçay'ın Koçköyünden olup 1920'de Kars'a yerleşmiştir.

 Karısının erken ölümü dolayısıyla oğlunu o büyütüp yetiştirdi. İlkokul mezunu olan âşık evli ve dört çocuk babasıdır. Saz çalmaya ve şiir söylemeye 1951 'de gördüğü bir bir rüyada bade içtikten sonra başlamıştır şöyle anlatıyor: "Göç mevsimi yaylaya göçerken susadım. Yol kenarında bulunan çeşmeye su içmeye gittim. Ben oyalanınca göçlerimiz dağı aştı. Akşamın alacakaranlığında uyuyakaldım. İşte o zaman nasibim olan aşıklık ilhamı bana verildi. Sabah, yaylada beni bulamayan babam düşer yollara, beni aramaya. Beni çeşmenin başında uyurken bulunca, aşık olacağımı söyledi. Saz aldı. Saz tutmasını öğretti. O zamandan bu yana saz çalmaya, şiir ve türküler söylemeye başladım." Murat Çobanoğlu 1966 yılından başlayarak sürekli olarak Konya Aşıklar Bayramına katıldı.

Artvin, Konya, Erzurum ve Mut'ta yapılan yarışmalarda dereceler aldı. Özellikle atışma dalında başarı gösterdi. Sık sık radyoda ve televizyonda -değişik konularda- söyledi. Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve kendine özgü sesiyle ilgi çekti. Yurt içinde ve dışında düzenlenen bazı şenliklere katıldı. Aşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikayeler anlatma konusunda da başarılı örnekler veren Çobanoğlu, kendi türkülerinin yanısıra usta malı türküleri de genç kuşaklara aktarmaktadır.


Türkiye’nin her yerinde bilinen, tanınan Çobanoğlu yıllarca radyo programları yaptı. Halk edebiyatı ve aşıklık geleneği üzerine çeşitli seminerler verdi. Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Türkiye dışında, Avrupa’dan İran’a dek birçok ülkede konserler verdi, yarışmalara katıldı. Azeri aşıklardan Elesker ve Gaşem’le karşılaştı. 1971 yılında Kars’ta açtığı, özellikle usta-çırak ilişkinden her alanda aşıklık geleneğinin sürdürülmesinde katkısı anlamında bir okul niteliğinde olan Çobanoğlu Halk Ozanları Kahvesi yörenin aşıklar merkezine dönüştü.

1965'e kadar Devrani, 1967'ye kadar Yanani, ondan sonra da Çobanoğlu takma adını kullandı. 1968-1987 yılları arasında çıkardığı yirmiye yakın plak ve kaseti vardır. 2 tane de altın plağı bulunmaktadır. Kiziroğlu türküsünü tüm Türkiye’ye tanıtmıştır. Son yıllarında televizyon proglamlarında Karapapak ağzıyla söylediği türküleriyle herkesin beğenisini kazanmıştır. Çobanoğlu’na ilişkin Ali Kafkasyalı’nın hazırladığı Aşık Murat Çobanoğlu, Hayatı-Sanatı-Eserleri (1998) adlı bir kitap bulunmaktadır. 26 Mart 2005 tarihinde Ankara'da vefat etti ve memleketi Kars’ta toprağa verildi. Kars Belediyesi her sene 6-7-8 Mayıs tarihlerinde anısına Murat Çobanoğlu Aşıklar Bayramı düzenlemektedir.



AYRICA 50 KADAR ALBÜM VE 2 ADET ALTIN PLAĞI VARDIR..!


Bazı kasetleri; ALBÜMLERİ 1 - Ahmet İle Mehmet'In Öyküsü - 1.Kısım (2000)
 2 - Ahmet İle Mehmet'İn Öyküsü - 2.Kısım (2000)
 3 - Aşık Reyhani Atışması (2000)
 4 - Aşık Reyhani Atışması - 2 (2000)
 5 - Bağışla Beni (2002)
 6 - Biri Ana Biri Baba (2000)
7 - Bu Can Yaralı (2000)
8 - Cunun İle Dertli Sultan Hikayesi 1 (2002)
9 - Cunun İle Dertli Sultan Hikayesi 2 (2002)
10 - Erir Gider (2002)
11 - İlhami Demir Atışması (2001)
 12 - Kiziroğlu Mustafa Bey (2000)
13 - Nuri Çırağı Atışması (2000)
14 - Rüstem Alyansoğlu Atışması (2001)
 15 - Saraç İbrahim İle Lale Sultan Hikayesi 1 (2002)
 16 - Saraç İbrahim İle Lale Sultan Hikayesi 2 (2002)
17 - Saraç İbrahim İle Lale Sultan Hikayesi 3 (2002)
18 - Saraç İbrahim İle Lale Sultan Hikayesi 4 (2002)
19 - Şeref Taşlıova Atışması - 1 (2001)
20 - Şeref Taşlıova Atışması - 2 (2001)
 21 - Şeref Taşlıova Atışması - 3 (2000)
 22 - Yollar Kocalır (2000)

Bazı Eserleri;

İster Benden

Sevdiğim yar bana göndermiş name
Rüzgar dokunmamış dal ister benden
Bir lezzet olmasın onun tadında
Hiç arı görmemiş bal ister benden


Ne bir çiçeğim var, ne de bir bağım
Ne bir sedirim var, ne de konağım
Ne bir yuvam vardır, ne de otağım
Al kuşam içinden şal ister benden


Kaşları kemandır, kirpiği oktur
Feleğe karşılık oyunum yoktur
Bir kuzu bulamam koyunum yoktur
Yine de bir sürü mal ister benden

Ben bu gidişilen nereye varam
Derman bulabilmem, yaramı saram
Ne bir çölüm vardır, ne de bir sahram
Yine yüce dağdan yol ister benden


Bu fani dünyada çoktur zararım
Ne bir kazancım var, ne de bir karım
Ne bir ağacım var, ne de yaprağım
Yazın kışın solmaz gül ister benden


Çobanoğlu'yum ben iz bulabilmem
Kışın çok ararım yaz bulabilmem
İnsanlarda doğru söz bulabilmem
Yalan söylemeyen dil ister benden


Gör

İnsan dedikleri duvara benzer
Hele suvakları dökülsünde gör
Gördüğün her güzele aldanma
Saç ağarsın beli bükülsün de gör


Kara toprak insanları yoğurur
Vedası geleni bir bir çağırır
Arkası kuvvetli fazla bağırır
Dostları yanından çekilsin de gör


Demek ki dünyada olur dermanın
Birgün uyanırsın geçmiş zamanın
Bazı insan der ki ben bir aslanım
Ezrayıl peşine dakılsın da gör


Çobanoğlu kulak versen sözüne
Yazılanlar mutlak gelir yüzüne
Evde bile karı bakmaz yüzüne
Hele sırtın yere yıkılsın da gör

Güvenmem

Böyle midir dünya senin bütün işlerin
Var git dünya daha sana güvenmem
Kâr yerine çoktur bana zararın
Var git dünya daha sana güvenmem


Biçare Kerem'i yandırdın nara
Arzu, Kamber için kaldı avara
Ferhat az mı külünk vurdu dağlara
Var git dünya daha sana güvenmem


Çok yiğidi sen caydırdın ahdından
Çok güzele ah çektirdin bahtından
Çok sultanı sen indirdin tahtından
Var git dünya daha sana güvenmem


Çobanoğlu arzuhalin bildirdin
Çok yiğidin gül benzini soldurdun
Aşıkları gurbet elde öldürdün
Var git dünya daha sana güvenmem


Mevla'm Emreylese Gökte Güneşe

Mevlam emreylese gökte güneşe
Zerresi dünyayı yakar mı yakar
Kanber Arzu için suda boğuldu
Mecnunda Leyla'yı yakar mı yakar


Bir yanı ışıktır bir yan karanlık
Bazı su durudur bazı bulanık
Kuşlar havadadır sularda balık
Ah çekse deryayı yakar mı yakar


Çalışıyor görür müsün arıyı
O da sever çiçeklerden sarıyı
Bir ana kuş görmez ise yavruyu
Daldaki yuvayı yakar mı yakar


Dünya aynı yerde durur ha durur
Güneşin ateşi her yan kurutur
Esmez ise rüzgar yağmazsa yağmur
Ekinler tarlayı yakar mı yakar


Aşık olan kurtulur mu sızıdan
Ne anladım gönlüm sen bu yazıdan
Bir koyun ki ayrılırsa kuzudan
Meleşir yaylayı yakar mı yakar


Çobanoğlu gündüz olur gecesi
Ne yandan geliyor bu acı sesi
Bir evladın olur ise acısı
Anayı babayı yakar mı yakar


Öğretmen


Ana baba gibi emeği vardır
Ağızdır, lisandır, dildir öğretmen
Sevgisi, şefkati insana yardır
Vücuttur kanattır koldur öğretmen


Talebe okulun yeşil fidanı
Yanan bir ocağın sönmez dumanı
Öğretmendir yaraların dermanı
Arıdır, kovandır, baldır öğretmen


Öğretmendir bize gösteren yolu
Odur talebenin kanadı kolu
Öğretmen hazinedir, doludur dolu
Yapraktır, ağaçtır, daldır öğretmen


Öğretmendir fabrikanın temeli
Öğretmendir bütün dünyanın dili
Bütün insanlara uzanır eli
Bize ışık tutan yoldur öğretmen


Öğretmendir ışık veren dünyaya
Öğretmendir bizi götüren aya
Öğretmenin ilmi benzer deryaya
Irmaktır denizdir göldür öğretmen


Sende yetişmiştir nice paşalar
Öğretmensiz açılır mı kapılar
Temelinden sağlam olan yapılar
Çobanoğlu der ki güldür öğretmen

Ardahanda Kız Isteme

Karsta kız isteme ardahanda kız isteme erzurumda kız isteme ığdırda kız isteme


KIZ İSTEME

kız isteme; erkek tarafınca kızın beğenilip ve anlaşma sağlanmasından sonra başlar. İşe önce ağız arama ile başlanır. Eğer kız başka köyde ve orada tanıdıklar yoksa bir şekilde oraya misafirliğe gidilir. Kız ve erkeğin yakınları arasında bir müşavere başlar. Kolay kolay da kalkıp gidilmez. Malum boş dönmek gurur meselesi edilir. Hoş bir defa gidilmekle de kız alınmaz, daha bunun gitgeli vardır.Kız evi, naz evidir.

Kız istemede geleneksel olarak; erkeğin babası, amca ve dayı gibi yakınları elçilik yapar. Kız evinde hazırlıklar yapılır. Yemeklerden sonra büyüklerce söz açılır,Erkek tarafı der ki; Hiç demiyorsunuz siz niye geldiniz diye Kıztarafı da derki : Hoşgeldiniz, sefa gelmişsiniz, gözüstüne gelmişsiniz.

Elçi, Allahın emrini yerine getirir, kız babası hiç vermeyecekse vereceği cevap gayet yumuşak bir uslüpla Vallah ne diyeyim Allah yazmışsa olur, kısmette varsa olur. Bir müddet susmalar , birbirinin yüzüne bakmalar, ev içerisindce gidip gelmeler, danışmalar başlar. Eğer taraflar arasında önceden anlaşma sağlanmışsa iş uzatılmadan tatlıya bağlanır. Şayet kız verilmeyecekse danışacaklarımız var, kızın vekili var onlara da bir danışalaım sizden birkaç gün müsaade alalım, bu arada bir yol bakarlar. Şayet kız hiç verilmeyecekse Vallahi bizim evlenecek kızımız yok der ve kesin cevabı vermiş olurlar.

Elçilik tamamlanıp kız alındıktan sonra hemen gelinin boyu görülür. Evin gelini veya başka bir kız, o da yoksa akrabalardan bir tanesi gelini göstermeye getirir. Gösteren önde, gelinde ardında gelerek misafirlerin eli öpülür. Elçilerde kendi aralarında kararlaştırdıkları kadarı ile geline Boygörmesi verirler. Göstericinin peşkeşi de bunun içindedir. Bundan sonra sıra Beh ve Nişana gelir.

Kars Ardahan Iğdır Geleneklerimiz

DİNİ BAYRAMLAR

Dini Bayramlara karşı büyük bir saygı ile ilgi duyulmaktadır. Birçok işler, bu yüzden bayram öncesi yapılacak işler, bayram sonrası yapılacak işler diye ikiye kararlaştırılır. Düğün, sünnet, beh, nişan gibi
Bayrama büyüklü, küçüklü hazırlanılır. Bayramdan bir hafta evvelinden hazırlıklar başlar. Evlerin temizliği, giyeceklerin yenilenmesi ve hazırlanması., gelin göremeler için bayram hediyelerin alınması gibi
Bayramın Şarafa ve Arefe günlerine kadar hazırlıklar tamamlanır. Arefe günü mezarlıklar ziyaret edilir. Varsa küsüler bayram günü barıştırmak için uzmaşma ve hazırlıklara başlanır. Köyün ileri gelenleri küsülülerin barıştırılması için gönüllü olarak görev alırılar. Barışma olayından dolayı ortamda müthiş sevinç yaşanır.
Bayram günü, Şeker Bayramı ise; bütün evlerde pilav pişer, hoşaf ve tatlılar hazırlanır. Kurban Bayramında ise; kurban kesiminden önce yenilmek üzere diğer yemekler yapılır.

Camiide Bayram Namazı kılınmasının ardından ilk bayramlaşma camii içerisinde başlar. Camii çıkışından sonra ilk ziyaret edilen yerler, yakınlarını kaybeden ailelerin ziyareti tamamlandıktan sonra hemen hemen tüm komşular birbirleri ile bayramlaşırlar. Köy içerisinde grup grup dolaşmalar ve toplu bayramlaşmalar köy içerisinde bir hoş olmaktadır. Bayram havası beldemizde bir hafta sürer.
Bayramlarımızda; akrabalar arasına yeni katılan gelin ve hısımları için bayramlıklar gönderilir, daha doğrusu kızevi tarafından böyle bir bekleyiş olur. Gönderilmemesi veya gecikmesi durumunda onur meselesi yapılır. Şeker Bayramı ve Nevruz Kutlamalarında gelin tarafına özellikle kurbanlık gönderilir.

Damat tarafınca getirilen kete, çörekler komşulara dağıtılarak paylaşılır. Bu paylaşıma Nemer denir. Nemer alan evler, misafirleri davet ederler. Nişanlı Kız tarafına hediye gönderilen kurbanlıklar çoğu kez kesilmez, kızın çeyizinde damızlık olarak çeyize katılır veya sonradan tekrar erkek tarafına gönderilir. Bu hısımların birbirlerini kollamalarına veya samimiyetlerine bağlıdır.Bayramlıkların gönderilmemesi durumunda hısımlar arasında birçok dedikoduya yol açar.

Aşık Sabri Şimşekoğlu Hayatı ve Eserleri

Aşık Sabri Şimşekoğlu

25.03.1948 - 28.06.1990

Arpaçay’ın Cala (şimdiki adı Doğruyol) köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Aşıklık geleneği ve şiire ilgisi küçük yaşlarda başladı. Çocukluğu köyünde çobanlık yaparak geçti. Bu dönemde köyüne gelen yörenin birçok aşığını dinleyerek kendini geliştirdi ve bağlama çalmayı öğrendi.

Kuzeydoğu Anadolu ve Azerbaycan aşıklık geleneğini ve yorumlarını oldukça iyi bilen Şimşekoğlu kısa yaşamında birçok eser verdi. İlk gençliğinden itibaren tanınmaya başlayan ve yörede Aşık Fezo adıyla da anılan Şimşekoğlu, sonraki dönemlerde Türkiye ve Türkiye dışında birçok şölene katıldı, konserler verdi.

Geleneklere bağlı olarak özel bir usta-çırak ilişkisinde yetişmeyen Sabri Şimşekoğlu birçok genç aşığın yetişmesine katkıda bulundu. Ölümün de dek 13 albüm hazırladı. Son çırağı olan Turan Arapoğlu ile birlikte Kars’ta bir bir düğüne giderken Arpaçay’da geçirdiği trafik kazasında öldü ve köyünde toprağa verildi.


Aşık Sabri ŞİMŞEKOĞLU 25 Mart 1948 tarihinde köyümüz olan Cala(Doğruyol) köyünde dünyaya geldi. Köyümüzün yetiştirdiği bu ozanımızın hayatı çobanlıktan başlayıp SERHATKARS’ımızın ozanlık dalında son buldu. Âşık Sabri ŞİMŞEKOĞLU çok kısa sürede çok büyük işler başararak çok yüksek yerlere geldi. Gırtlak sanatında kendisinin üzerine daha şu ana kadar hiçbir ozan ve sanatçı bulunmamaktadır. Kendi kendisini yetiştiren bu ozanımızın 20–25 yıllık sanatçılık hayatı vardır. Kars’ı temsil eden en önemli ozanlarımızdan birisidir. Yurtiçi ve yurt dışında da Karsımızı temsil eden bu ozanımız her dalda ve makamda kendisini inanılmaz şekilde yetiştirmiştir. Yaklaşık 60 makam türkü okuyan Sabri ŞİMŞEKOĞLU’na köylüleri Âşık Fezo diyorlardı. Sabri ŞİMŞEKOĞLU seste olduğu kadar sazda ve sözde de kuvvetli bir aşığımızdır. Kendisinin13 adet kaseti bulunmaktadır. Bunlar;

—KESİLDİ NİŞANIMYAD OLDU VATAN-LATİF ŞAH İLE MİHRİBAN SULTAN
—NASİHAT BUDUR (ŞİMŞEKOĞLU-CENANİ ATIŞMASI)
—DİNDİRMEYNEN ÇOK AĞLARIM
—YÜCE YÜCE KARLI DAĞLAR
—İÇTİM AŞKIN BADESİNİ
—GARİBEM BEN
—GURBETTE ÖMRÜM GEÇECEK
—VEFASIZ ŞAİR
—MİRZA DAYI
—ÖTME BÜLBÜL
—KOCA KARTAL
—KAHROLASI GURBET
—USTA ÇIRAK SOHBETİ (ŞİMŞEKOĞLU-ARAPOĞLU ATIŞMASI)

Sabri ŞİMŞEKOĞLU 13 kasetinin yanında nice çıraklar yetiştirmiştir. Bunlar ise;

-Ayhan ŞİMŞEKOĞLU
-Ergün YALÇIN
-Atalay ARSLAN
-Tacettin DURSUN
-Turan ARAPOĞLU

Kendisi bu ozanlarımızı da kendisi gibi başarılı yetiştirdi. Ama yine de şansının açık olmasına rağmen bahtı açık değildi. 28 Haziran 1990 tarihinde son çırağı olan Âşık Turan ARAPOĞLU’yla beraber Kars’a bir düğüne âşık olarak giderken Arpaçay’ da trafik kazası geçirdiler. İkiside Hakk’ın rahmetine kavuştular. Sabri ŞİMŞEKOĞLU’NUN naaşı köyümüzün mezarlığına, Turan ARAPOĞLU’NUN naaşı kendi köyü olan Koçköyü’ne defnedildi Allah rahmet eylesin…


ELVEDA

Elveda elveda a balam çimenli dağlar
A göllerde yeşilbaş sonalar galdı
Sedri mermer a balam ağ sıvalı odalar
Bele cennete benzeyen binalar galdı

Kaleler kuleler a balam dem dem hanalar
Ona müştağıydı beyler ağalar
Camılar medrese a balam hoş minaralar
Her daşı gevhardan binalar galdı

Kader Allahtandı beyhuda yanma
Beçere Hacı Hüseyni derdi yoh sanma
Vatandan ayrılmah gam değil amma
Emektar atalar analar galdı


ESEN YEL GOCALTTI BENİ

Dinle beni Arapoğlu, gurbet el gocalttı beni
Artık gidip gele gele bitmez yol gocalttı beni

usta senden ayrılalı gözyaşlarım nehir oldu
Haram oldu yemek içmek bal kaymağım zehir oldu

Yeşerdimi sıla dağı ecep soldumu yaprağı
Bizim elden bana doğru sen yel gocalttı beni

Bir müşküle döndü halım gurbet elde soldu gülüm
Yirmide büküldü belim beni yıkan kahır oldu

ŞİMŞEKOĞLU usandığım sıla aşkına yandığım
Kenarında yıkandığım goca göl gocalttı beni

Turan ağlar yana yana hasretlik kar etti cana
İstedim gidem vatana günü günden tehir oldu


YARİM GELMEDİ

Bala yaralarmı bağlamaya
Bez geldi yarım gelmedi
Oğul cenazama bölük bölük kız geldi
Yarım gelmedi

Oğul sen saldın gurbet eline
Elimi vermem eline
Oğul bizim Çıldırın gölüne kaz geldi
Yarım gelmedi

Oğul o yar yaralarım açtı
El vurdu yaramı deşti
Yavri eller yaylasına göçtü
Yaz geldi yarım gelmedi

Yavri ŞİMŞEKOĞLU düştüm dara
Güvenme vefasız yara
Oğul kar yağdı bizim dağlara
Güz geldi yarım gelmedi


BELKE MEVLAM KURA BİZİM BİNAYI

Belke mevlam kura bizim binayı
İtirmişem ala gözlü sonayı
Bayram gelsin ağ ellere kınayı
Ezim gözyaşımnan sürem sevdiğim

Ağ alnıma gara yazı yazıldı
Terlan diye diye bağrım ezildi
Yad el değdi zülüflerin bozuldu
Getir dane dane düzem sevdiğim

Her nefeste ben mevlayı anaram
Yelkensiz pervana oldum yanaram
Çözsen düğmelerin oda yanaram
Yanarsamsa yanem çözem sevdiğim

Ali yok ki bölük bölük böldüre
Hamza yok ki yarı burya aldıra
Nuri Ankarada yarı Çıldırda
Elim yetmir name yazem sevdiğim Düzenle


BAHAR GELMİŞ BİZİM BAĞA

Bahar gelmiş bizim bağa
İreng ireng gül görünür
Göz attım dala yaprağa
Arasında tel görünür

Anam ağlar bacım ağlar
Hasretlik içimi dağlar
Alçahlanır yüce dağlar
Belki bizim el görünür

Sabri derdin bilenlerin
Şu dünyada gülenlerin
Yara hasret kalanların
Gözlerinde sel görünür


AĞLAMA GÖZLERİM

Bilmem keder midir ölem bilmem gam mıdır
Ağlama gözlerim senden usandım
Aktı gözyaşlarım ölem abı revandır
Sızlama gözlerim senden usandım

Günden güne çektim ölem ah ilen zarı
Beni sana mahkum etti kaderim
Seni beklemeyen ölem vefasız yarı
Gözleme gözlerim senden usandım

Eşinden ayrılan ölem olmaz mı deli
Ben naçaram ben, ben demişem deli
Gine figan eyle ey Şimşekoğlu
Sızlama gözlerim senden usandım


AY GÜNÜ KARA

Men bilirem seni mana vermezler
Hele bekliyirsen ay günü gara
Sen bilirsen derdim az değil
Bir de ekliyirsen ay günü gara

Deyir sen de meni kimi sevda derdinden
Hergün ağlıyırsan ay günü gara
Abu revan olmuş çeşmimin yaşı
Coşup çağlıyırsan ay günü gara

O cavan vahtımdan seni görmüştüm
İncitmiştim hatırını kırmıştım
Sahla diye bir yadigar vermiştim
Hele sahlıyırsan ay günü gara

Ne zamanki sevdin sevaf eyledin
Sanki Beytullahı tavaf eyledin
Yandırdın gönlümü kevaf eyledin
Hele dağlıyırsan ayn günü gara

Yandım sana aşık olandan sonra
Arzum kıyamata galandan sonra
Yazık ŞİMŞEKOĞLU ölenden sonra
Geler yohluyarsan ay günü gara


Oğul (Kahrolası Gurbet)

Yöresi: Arpaçay
Kaynak: Sabri Şimşekoğlu


Kahrolası neydem gurbet
Beni nerden buldu oğul
Evim barkım tarlam
Tümü orda kaldı oğul

Eğersiz koydum atımı
Pula saydım kıymetimi
Otuz yıllık sanatımı
Pop müziği çaldı oğul

Bitermi gurbetin gamı
Avrupaya uymuş şanı
Yoldan çıkardı ananı
Yırtmaç etek aldı oğul

Sığır gibi ot topladık
Tarih gördük çağ atladık
Babamızı tokatladık
İsmimiz oldu moruk oğul

ŞİMŞEKOĞLU gama daldın
Gah ağladın gah güldün
Tarih toprağa gömüldü
Gelenekler öldü oğul


Var Bende (Şimşekoğlu Divanı)

Yöresi: Arpaçay
Kaynak: Sabri Şimşekoğlu



Açma tabip kara bağrım bitmez yara var bende
İlahinin bedduası gitmez kara var bende
Ne sen benim derdimi bilersin ne benim derdim biter
Bu ne hikmet yalan dünya gelmez çare var bende

İflah etmez bir gün olur bu dert beni öldürür
Yakın yolu uzak eder gelmez yola gönderir
Elalemde nesne gördüm herkes şamdan yandırır
Bu ne hikmet yalan dünya gelmez çare var bende

Sefil SABRİ kimse sormaz nasıl oldu hallerin
Diyin vefasız yârime beklemesin yolların
Vefasıza gidem diye çok bekledim yolların
Aylar bile muhannettir gelmez sıra var bende


Ozanım (Yıllar Yılı)

Yöresi :Arpaçay
Kalnak: Sabri Şimşekoğlu



Yıllar yılı bir güzeli
Sevip ayrılan ozanım
Ben aşkımı ızdıraba
Koyup ayrılan ozanım

Uzak ettin aralaı
Senden aldım yaraları
Ayrılırken karaları
Giyip ayrılan ozanım

SABRİ olsun dizlerine
İnanmam yar sözlerine
Ayrılırken dizlerine
Vurup ayrılan ozanım


Görünür (Bahar Gelmiş)

Yöresi: Arpaçay
Kaynak: sabri Şimşemoğlu


Bahar gelmiş bizim bağa
Bağda renk renk gül görünür
Göz attım dala yaprağa
Arasında tel görünür

Anam ağlar bacım ağlar
Hasretlik içimi dağlar
Alçaklanır yüce dağlar
Belki bizim el görünür

SABRİ derdin bilenlerin
Şu dünyada gülenlerin
Yara hasret kalanların
Gözlerinde sel görünür


MEN GİDİREM

Men gidirem seni kime tavşırem a bala
Ağlaya ağlaya gal inden bele
Aylar iller amanatın mendeydi
Sahlayabilmerem al inden bele

Yar amanat amanat o nazlı yara
Altından ağ geyin üstünden gara
Ahunda mollaya ulemalara
Açtır falcılara fal inden bele

Gide gide uzak düştü aralar
Gene tezelendi köhne yaralar
Gey dizine çal başına garalar
Yarım diye diye gal inden bele


SEVDİĞİM YAR SENDEN AYRI DÜŞELİ

Sevdiğim yar senden ayrı düşeli
Dılo dılo ben nedem
Zaman geçti, müddet geçti, yıl geçti
Gurbet elde mezarımın üstüne
Yağmur yağdı, dolu değdi, kar düştü.

Gör ne hala galdı o bizim eller
Bana düşman oldu konuşan diller
meskenim gurbettir oy bizim eller
Aramıza sıra sıra dağ düştü.

Sabri ne açğlıyor gözlerin yaşı
Sabıra hikmettir her ilmin başı
Yaş onbeş demeden döküldü dişi
Yirmisinde saçlarına ağ düştü.


EL ÇEKEBİLMEZ

İstiyirem gidem ay oğul sizin ellerden
Gönül bu vatandan el çekebilmez
Bülbül herden çeker gülün kahrını
Bülbülün kahrını gül çekebilmez

Her ismi Süleyman olan insanlar
O sırrı hetemi tahabilmezdi
Hakkın didarını görmeseydi su
Fışkırıp çalhanıp ahabilmezdi

Gönül hoş geçiner döğlet var olsa
Zerrece elinde iktidar olsa
Bir yiğidin bahtı özne yar olsa
Yıhılsa yağı el çekebilmez

Muhammed Mevlayı aldı diline
Cebrail Kuranı verdi eline
Mescidi Aksada Mihrac yoluna
Resuldan başkası çıhabilmezdi

Elesgerem uzak galdı yol mana
Vatan mana Ulus mana El mana
Çarkı felek verif derdi bol mana
Yüklense yüz katar fil çekebilmez



TUFARGANLI ABBAS

(Bir taraftan haber gelir anası Gamerbanı ya Kerem yandı, anası diyer ben nasıl anayım oğlum yandı ben gidif külünü görmüyecem, hemen bir keceaba düzenler İstanbula doğru yola çıhar, O anda İsatanbulun ceza reisi önüne çıhar bahar ki konuşuhtan düzgün, danışıhtan düzgün fakat yürehten tozgun bir kadındır, Ana bizim için ne kulluk diyer, Ay oğul men derdimi dinlen diyebilmem müsaade olursa beş kelime söznen ifade edim)

Ey arifler, eşidenner bilenler
Gamlı hicranın deryasıyam ben
Her taraftan gürül gürül yaram var
Sağalmaz dertlerin binasıyam ben
Oy günoylar, o kuzoylar, o günoylar
Bele hesret hesretini görse bayramını o gün eyler

Geze geze neynim oğul menden yad oldu
Müjde geldi seyraguflar şad oldu
Dağıldı devletim ey tamam bad oldu
O verana Gencenin yeğesiyem ben
Gözde gara, sürmede gözde gara
Yollarına bahmagdan galmadı gözde gara
Kime gedim ay dadı bidad.

(Ana sen bir oğul meselesi söyledin, ya senin oğlun kayıptır yada hapis ismini söyle yerini diyeyim)

Deyir bele şuğudu terlanım elimden getti
Ünledim ünledim ünümden öttü
Dağıldı devletim Mahmudum itdi
O itgin mahmudun anasıyam ben
Değe değe kuruhtum değe değe
Bele müşgül kapına dada gelif
Daşlara değe değe, ah kime gedim

(Anacan demek senin Mahmud adlı oğlun kayıp, üç gün mühlet ver arşivleri döktirem, hapiste de olsa onu bırahtıracam)

(Ay oğul onun başka bir adı daha var)

Deyir bele üreğim deryadı, gönlüm güreba
Derdim oldu hemdem ziyada
Herdem herdem ey Kerem gelende yada
Alışıf odlara yanasıyam men
Uyanmır yatıftı uyanmır
Bele ikimiz bir oda galandıh
Men yanıram o yanmır, kiem gedim

Deyir bele ey arifler yalan gelmez dilimden
Bir bülbülü uçurmuşam gülümden
Ele bir şahı şahdanım gedif elimden
O Ziyathanın Gamerbanısıyam ben
Dosta değdi
Atma ohun dosta değdi.


YAYLALAR

Fikir baharımda gönül yazımda
Düşünürken sizi gördüm yaylalar off
Hicran ataşında ölem ölem gurbet ağzında
Bak ne yaman sızı gördüm yaylalar of off

Bir zaman gezerdim sizde neşeli ölem neşeli
Etrafı çiçekli mor menevşeli
Şu zalım gurbete düştüm düşeli
Ne koyun ne kuzu gördüm yaylalar of off

Güzellerin seyrangaha çıhanda
Al yanağa mor çiçekler tahanda
ŞİMŞEKOĞLU seni gurbet yahanda
Tek bir çare sazı gördüm
Yaylalar of off


BALA MEMMED

Ade diyir bele
Hakkın takdiridi Hakkın işidi
Ala gözlü nazlı yarım ağlama
Zenginlik fakirlik Onun işidi
Elden gidif döğlet varım ağlama

Kırık kiltlerin a bala yayı menidim
Komşunun içinin eyi menidim
Önceden köyümün a bala beyi menidim
Kesilifti ehtibarım ağlama

Bala Memmed erişmedim bu çağa
Bak sinemde bu düzene bu dağa
Kapımın nökeri oluftu ağa
Dağılıftı sırrım her bir yana ağlama


Yazdılar (Mevla`m Kadi)

Yöresi :Arpaçay
Kaynak: Sabri Şimşekoğlu


Mevla’m kadir yazıları yazanda
Âdem ile Havva’yı başa yazdılar
Balığı deryaya kuşu semaya
Aslanın yerini meşe yazdılar

Onsekizbin âlemin ya şahlar şahı
Kudretten yarattın gahnan mahı
Ayetler içinde ol bismillahı
Dualar içinde başa yazdılar

Arif isen kendini bilenden sonra
Şu mülkü cihana gelenden sonra
Yazık ŞİMŞEKOĞLU ölenden sonra
İsmini mezarda taşa yazdılar


Demişler (Her Kimin)

Yöresi: Arpaçay
Kaynak: Sabri Şimşekoğlu



Her kimin dünyada keskinse dişi
Mutlak bir belaya çatar demişler
Haddinden fazla yükselen kişi
Feleğin gözüne batar demişler

Bırakma elinden dini imanı
İnsan olan insan incitmez canı
Sakın ezmesin mazlum insanı
Mazlumun ahı tutar demişler

SABRİ ol haktan bize böyle ferman
İnsana bahtiyar olmaz her zaman
Koca saraylara sığmayan insan
Gün olur toprağa yatar demişler


Kader (Nuh`un Tufanına)

Yöresi: Arpaçay
Kaynak: Sabri Şimşekoğlu



Nuh’un tufanına tutulan canım
Sen beni canımdan yıldıran kader
Eyyübü yarada yunusu dertte
Yusuf’u kuyuda çürüten kader

Kader seninle çıkamam başa
Kimini kolundan çalarsın taşa
Kimini bey ettin kimini paşa
Ayıya kavalı çaldıran kader

Kimini yandırdın aşk ataşında
Kimini kesifsen sabır taşında
Kimini çürüttün sevda peşinde
Ferhat’a dağları yardıran kader

Sana vermeyecek malım mı kaldı
Senin gezdirmedik yolun mu kaldı
Senin kırmadığın dalımı mı kaldı
Sen beni dalımdan kurutan kader

Dedim varmı senin tarihin yazan
Ne asalet gördüm ne ettin düzen
Kendin alev oldun ben ise kazan
SABRİ’yi etraftan eriten kader


BEN GELİRDİM TUFARGANIN İLİNDEN

Abbas Tufargan dan hareket eder, badelisi olan Peri hanımın babasına misafir olur, fakat o anda ahali toplanır, madem aşık gelmiş biraz kulak misafiri olah diye, Peri hanım da o anda elinde çay tepsisi, alttan atlas gofta üstten kızıl düğme düzüf tam cemiyet içerisine girince, Abbas geri dönüf bahtı ki, olmasın bu benim badelim Peri hanımdır.
Alır burada Abbas vekaleteni Serhat Karslı ŞİMŞEKOĞLU yapıyor.

Deyir bele men gelirdim Tufarganın elinden
Yolum düştü obasına perinin
Selam verdim eleyk aldı selamı
Gonah oldum babasına perinin

Perim teklif etti aşka düşmeğe
Su istedim şarap verdi içmeğe
Gönlüm kuşu pervaz oldu uçmağa
Uçam gonam yahasına perinin

Siyah saçlar a bala dal gerdanda hörmeler
Gümüş kemer ince beli dürmeler
Dedim alttan atlas gofta üstten kızıl düğmeler
Ele düzülüftü yahasına perinin

Men Abbasam a bala geldim burada galmağa
Heyva teki saralmağa solmağa
Gurbet elde bele güzel olmağa
Yeni düştüm sevdasına perinin

Aşıklar Ozanlar Erzurum Kars Ardahan

 Aşıklar Ozanlar Erzurum Kars Ardahan Aşıkların isimleri, ardahanlı aşık, karslı aşık, erzurumlu aşık ozanlar türküsü türküleri eserleri
Tufarganlı Aşık Abbas ● Kul Ademi ● Şarkışlalı Agahi ● Ağlar Baba ● Gül Ahmet ● Kul Ahmet ● Çıldırlı Kul Ahmet ● Yanık Ahmet ● Muhlis Akarsu ● Tuncay Akdeniz ● Göleli Kul Akın ● Dursun Ali Akınet ● Nuri Aksakal ● Bahtiyar Aksoy ● Gülnur Aktugan ● Sefer Akyüzoğlu ● İsmail Aladağlı ● Laçin Aladağlı ● Faruk Albay ● Zakir Algül ● Adil Ali ● Behlül Ali ● Sabahattin Ali ● Sefil Ali ● Aşık Alimi ● Altun Hoca ● Koçali Altun ● Salih Altun ● Aşık Altuni ● Şemsettin Altunoğlu ● Rüstem Alyansoğlu ● Turan Araboğlu ● Fatma Aras ● Kul Arif ● Ozan Arif ● Aşık Arifi ● Fikret Arifoğlu ● Sırrı Arpaç ●  Kazım Arpaçay ● Arzu Bacı ● Aşık Arzuhal ● Haydar Aslan ● Aşık Paşa ● Serdar Atabay ●  Aşık Ataşoğlu ● Abdullah Atay ● Ate Sultan ● Aydın Baba ● Mustafa Aydın ● Aşık Aydıner ● Ozan Ayhani ● Mikayıl Azaflı ● İsmail Azeri ● Erkinisli Azmi ● Babacan ● Heveli Babuş ● Bağrıyanık ● Orhan Bahçıvan ● Göleli Bahi ● Şahistanoğlu Bahri ● Ali Baki ● Kenan Balcı ● Oğuz Bayhan ● Necat Bayraktar ● Aşık Behrami ● Garip Bektaş ● Aşık Bestekar ● Aşık Beyani ● Hasan Beydili ● Aşık Beyhani ● Ahmet Biber ● Aşık Bilal ● İ. Yavuz Bildik ● Ozan Bindebir ● Deli Boran ● Ozan Bozkır ● Aşık Bulali ● Aşık Bulani ● İsmail Bulut ● Aşık Burhani ● Aşık Kemali Bülbül ● Ozan Bülbülan ● Kısaslı Büryani ● Cahit Can ● Aşık Cafer ● Aşık Canani ● Ata Canani ● Veli Canani ● Ahmet Canbaba ● Çorumlu Cefai ● Bayburtlu Celali ● Göleli Celaloğlan ● Derviş Cemal ● Kağızmanlı Cemal Hoca ● Cemali ● Aşık Cerrahi ● Aşık Cesimi ● Aşık Cevlani ● Aşık Dursun Cevlani ● Kul Cevri ● Erzurumlu Ceyhuni ● Karslı Ceyhuni ● Zileli Ceyhuni ● Mustafa Ceylan ● Bülent Ceylani ● Hafit Cihan ● Aşık Civani ● Aşık Coşari ● Gönüllü Coşkun ● Necmettin Coşkun ● Umut Coşkun ● Aşık Coşkuni ● Ümit Coşkuni ● Erol Coşkunoğlu ● Molla Cuma ● Ali Çağan ● Ayşe Çağlayan ● Mehmet Çakırtaş ● Aşık Çarbaşoğlu ● Ozan Çelebi ● Enver Çelik ● Turgut Çelik ● Serdar Çeliker ● Fuat Çerkezoğlu ● Kobliyanlı Çerkezoğlu ● Medine Çınar ● Zeynel Çınar ● Aşık Nuri Çırağı ● Hüseyin Çırakman ● Taştan Çıralar ● Ilgar Çiftçioğlu ● Selahattin Çiftçi ● Nesimi Çimen ● Ayşe Çoban ● Gülistan Çobanlar ● Murat Çobanoğlu ● Dadaloğlu ● Aşık Daimi ● Aşık Darir ● Dedemoğlu ● Aşık Dedenoğlu ● Ozan DeliÇoruh ●  Deniz ● Muhlis Denizer ● Bayram Denizoğlu ● Durmuş Denizoğlu ● Aşık Derdiçok ● Aşık Derdimend ● Aşık Dereli ● Bolulu Dertli ● Aşık Deruni ● Aşık Dervişan ● Aşık Derya ● Aşık Deryami ● Aşık Devami ● Kağızmanlı Devrani ● Sivaslı Devrani ● Aşık Didari ● Ozan Didari ● Fikret Dikmen ● Aşık Dildari ● Şevki Dinçal ● Ali Divani ● Cemal Divani ● Dertli Divani ● Zülfikar Divani ● Ezeli Doğanay ● Kul Dumani ● Dur Abdal ● Aşık Duran ● Cemal Durmuş ● Tahsin Duygulu ● Ahmet Dümrül ● Aşık Dündar ● Aşık Efgani ● Aşık Efkari ● Nebi Efkari ● Mansur Ekmekçi ● Aşık Elesger ● Aşık Elfazi ● Ozan Elifçe ● Ozan Emaneti ● Ozan Emekçi ● Kul Emici ● Aşık Emini ● Sıtkı Eminoğlu ● Ahıskalı Emrah ● Ardanuçlu Emrah ● Bayburtlu Emrah ● Ercişli Emrah ● Yunus Emre ● Ozan Engini ● Aşık Engüni ● Aşık Enis ● Aşık Erbabi ● Önder Erdağı ● Mahmut Erdal ● Zeki Erdali ● Aşık Erdemi ● Aşık Erdemli ● Erdinç Hoca ● Bekir Sıtkı Erdoğan ● Erol Ergani ● Ahmet Ergün ● Baki Ergün ● Ozan Ergün ● Seyfettin Ermişoğlu ● Sefil Eröksüz ● Sefil Ersun ● Neşet Ertaş ● Aşık Ertuğrul ● Hüsnü Ertürk ● Aşık Ervahi ● Ali Esedi ● Esmani ● Ardanuçlu Esrari ● Hodlu Esrari ● Posoflu Esrari ● Ozan Esrari ● Eşref Hoca ● Eylemi ● Aşık Eyüp ● Ozan Ezgini ● Aşık Fahri ● Ayaşlı Fahri ● Kul Fakır ● Aşık Fakiri ● Aşık Fazıli ● Adıyamanlı Fedai ● Amasyalı Fedai ● Artvinli Fedai ● Fedayi Baba ● Elipaşa Fegani ● Ferman Baba ● Aşık Ferrahi ● Aşık Feryadi ● Deli Derviş Feryadi ● Ferhat Feryadi ● Maksut Feryadi ● Osman Feryadi ● Şarkışlalı Feryadi ● Aşık Feymani ● Aşık Figani ● Fuzuli ● İlhami Gamlı ● Hamdi Gardaş ● Aşık Garip ● Tokatlı Gedayi ● Fikri Genç ● Reşat Genç ● Zeki Genç ● Aşık Gençağa ● Aşık Gerçeği ● Aşık Gevheri ● Aşık Geyrani ● Mehmet Gökalp ● Ozan Göleli ● Aşık Güftari ● Ahıskalı Gülali ● Aşık Gülara ● Halil Gülel ● Osman Güleni ● Artvinli Gülhani ● Gürünlü Gülhani ● Hasankaleli Gülhani ● Aşık Gülpaşa ● Ekrem Gültekin ● Aşık Gümrani ● Salih Güneş ● Gürani Doğan ● Aşık Gürkani ● Hakkı Hakiki ● İbrahim Hakkı ● Yorgansız Hakkı ● Aşık Hakki ● Aşık Hakverdi ● Aşık Halil ● Edip Harabi ● Hasta Hasan ● Kul Hasan ● Saraç Hasan ● Aşık Hasreti ● Aşık Hasretoğlu ● Aşık Haşimi ● Şah Hatayi ● Aşık Hayali ● Çıldırlı Hayali ● Aşık Haydar ● Alacalı Aşık Haydar ● Aşık Hayrettin ● Aşık Hazani ● Sefil Heyrani ● Hodlu Hıfzi ● Kağızmanlı Hıfzi ● Karslı Hicabı ● Aşık Hicrani ● Bayburtlu Hicrani ● Sosgertli Hicrani ● Cemali Hikmet ● Kul Hilmi ● Kul Himmet ● Aşık Hulusi ● Aşık Huzuri ● Aşık Hüdai ● Yozgatlı Hüzni ● Mahmut Işık ● Uğur Işılak ● Aşık İbrahim ● Aşık İbreti ● Aşık İğzari ● Aşık İhsani ● Oltulu İhsani ● Sarıkamışlı İhsani ● Şakir İhsanoğlu ● Aşık İkram ● Hafız İkrami ● Aşık İkrari ● Minayıklı İkrari ● Aşık İlhami ● Ozan İlhami ● Aşık İmami ● Sabit İnce ● Ozan İnci ● İsmail İpek ● Aşık İrfani ● Çıldırlı İrfani ● Bayburtlu İrşadi ● Sefil İrşadi ● Aşık İsmail ● Aşık İsrafil ● Aşık İzhari ● Aşık İzni ● Aşık Ali İzzet ● Aşık İzzeti ● Hüseyin Kaçıran ● Ozan Kaçkar ● Nihat Kaçoğlu ● Mahmut Kağızmanlı ● Aşık Kahri ● Zülfikar Yapar Kaleli ● Aşık Kalemi ● Aşık Kamandar ● Garip Kamil ● Kul Kanberi ● Aşık Kaplani ● Ali Kara ● Aşık Kara ● Halil Karabulut ● Karac'oğlan ● Emine Karadeniz ● Abdurrahim Karakoç ● Kul Karani ● Şahin Karaşahin ● Ozan Karguni ● Şahin Kars ● Aşık Kasım ● Katibi ● Doğan Kaya ● Osman Kaya ● Seyfettin Kaya ● Aşık Kaynari ● Kazak Abdal ● Ozan Kazancı ● Selahattin Kazanoğlu ● Dertli Kazım ● Aşık Kederi ● Derviş Kemal ● Kul Kemal ● Aşık Kemalli ● Sefil Kemter ● Aşık Kemteri ● Şavşatlı Kemteri ● Aşık Kerem ● Aşık Keşfi ● Aşık Keşişoğlu ● Ezgili Kevser ● Aşık Kevseri ● Kurbani Kılıç ● Kamil Kılıçoğlu ● Ozan Kırgıni ● Ali Kızıltuğ ● Aşık Korkmaz ● Köroğlu ● Rasim Köroğlu ● Vahit Köroğlu ● Aşık Kurbani ● Aşık Kütahi ● Levni ● Avlarlı Mehmet Lütfi ● Hodlu Mahcubi ● Aşık Mahiri ● Aşık Mahrumi ● Aşık Mahzuni ● Ferhat Mahzuni ● Ozan Maksudi ● Fazıl Mancılık ● Aşık Mansur ● Divriğili Mazlumi ● Göynücekli Mazlumi ● Hanaklı Mazlumi ● Aşık Meçhuli ● Aşık Meftuni ● Maraşlı Meftuni ● Seyit Meftuni ● Aşık Melüli ● Aşık Mennani ● Aşık Meraki ● Aşık Merami ● Musa Merdanoğlu ● Mevlüt Merdoğlu ● Ozan Meryalı ● Aşık Mesleki ● Aşık Mızrap ● Ömer Ekinci Micingirt ● Aşık Mihmani ● Aşık Mihneti ● Aşık Minhaci ● Kalecikli Mirati ● Sadık Miskini ● Ozan Mizani ● Ozan Morsultan ● Aşık Muhacir ● Aşık Muhibbi ● Kağızmanlı Muhibbi ● Murat Muratoğlu ● Er Mustafa ● Kayıkçı Kul Mustafa ● Aşık Mücrimi ● Posoflu Müdami ● Ozan Naçari ● Göleli Nalbant ● Emrah Naroğlu ● Yozgatlı Nazi ● Yozgatlı Necip ● Erzurumlu Nefi ● Kağızmanlı Nefi ● Seyit Nesimi ● Aşık Nevzat ● Aşık Nidasız ● Bardızlı Nihani ● Hasankaleli Nihani ● Ozan Nihat ● Nimri Dede ● Aşık Niyazi ● Kağızmanlı Niyazi ● Erzurumlu Noksani ● Hodlu Noksani ● Posoflu Noksani ● Sivaslı Noksani ● Kul Nuri ● Aşık Nurşah ● Aşık Nurşani ● Ozan Obalı ● Rıfat Orhanı ● Murgullu Osman ● Ozani ● Murat Ozanoğlu ● Aşık Ömer ● Selahattin Önalan ● Aşık Örgeli ● Aşık Özeri ● Kemal Özgür ● Aşık Özgüri ● Aşık Özlemi ● İsrafil Öztürkoğlu ● Abdullah Papur ● Aşık Perdahi ● Aşık Perişan ● Perişan Güzel ● Aşık Pervani ● Feyzullah Pervani ● Pir Sultan ● Sednik Pirsultanlı ● Yusuf Polatoğlu ● Aşık Pünhani ● Aşık Püryani ● Aşık Rahmani ● Hodlu Rahmani ● Kuçenli Rahmani Kuçenli Recai ● Aşık Reyhani ● Kul Rıfat ● Aşık Ali Rıza ● Aşık Rufai ● Aşık Ruhani ● Süleyman Ruhi ● Aşık Ruhsati ● Sadık Baba ● Aşık Sadıki ● Cemal Safi ● Rahim Sağlam ● Ozan Sağlami ● Aşık Saidi ● Aslan Sakinci ● Aşık Sakini ● Aşık Samihi ● Rasim Saraçoğlu ● Aşık Sarıcakız ● Yusuf Sayatoğlu ● Aşık Saydam ● Feyzullah Seçkin ● Aşık Sefil ● Hodlu Sefili ● Kobliyanlı Sefili ● Şavşatlı Sefili ● Aşık Selami ● Sefil Selimi ● Ozan Sentezi ● Kelkitli Serdari ● Şarkışlalı Serdari ● Kul Sergen ● Ali Serhati ● Aşık Serveri ● Sevgiperisi ● Everekli Seyrani ● Müslim Seyrani ● Sefil Seyyahi ● Kağızmanlı Sezai ● Ardanuçlu Sıdki ● Harızlı Sıdki ● Mürsel Sinan ● Sinembacı ● Ozan Sinemi ● Salim Solmazgül ● Aşık Sona ● Ozan Sorsavuş ● Halil Soyuer ● Umut Sucu ● Davut Sulari ● Qurban Suleymani ● Aşık Suzani ● Aşık Süleyman ● Ozan Süleyman ● Narmanlı Sümmani ● Hüseyin Sümmanoğlu ● Şekip Şahadoğru ● Aşık Şahani ● Erol Şahiner ● Ozan Şahini ● Şahsenem Bacı ● Şahturna ● Kağızmanlı Şamil ● Hodlu Şamili ● Coşkun Şamiloğlu ● Bayburtlu Şaşguni ● Sefil Şefik ● Hodlu Şemsi ● Çıldırlı Şenlik ● Ozan Şeref ● Yusufelili Şerifi ● Aşık Şerifoğlu ● Aşık Şerrafi ● Ozan Şiar ● Sabri Şimşekoğlu ● Aşık Şirini ● Aşık Şöhreti ● Aşık Tacettin ● Aşık Talibi ● Zileli Talibi ● Rıza Taner ● Şeref Taşlıova ● Hayati Vasfi Taşyürek ● Aziz Tatlısu ● Aşık Tefail ● Aşık Tekmili ● Mehmet Ali Telek ● Arif Tellioğlu ● Aşık Temeli ● Yusuf Ter ● Teslim Abdal ● Neyzen Tevfik ● Rıza Tevfik ● Aşık Tiryaki ● Abdul Mecit Tokdemir ● Hayrettin Tokdemir ● Zülal Tokdemir ● Ozan Tolgacan ● Nusret Toruni ● Temel Turabi ● Cabir Turan ● Sadık Turan ● Turgut Turan ● Turani Baba ● Kemal Ummani ● Posoflu Ummani ● Vezir Ummani ● Aşık Ummanoğlu ● Erdem Uzaklar ● Fikret Ünal ● Avni Ünsal ● Kul Himmet Üstadım ● Orhan Üstündağ ● Aşık Valeh ● Ozan Velayet ● Aşık Veli ● Aşık Veysel ● Virani ● Samed Vurgun ● Ozan Yakuti ● Hodlu Yanari ● İşhalbirli Yanari ● Aşık Yanguni ● Aşık Yarali ● Aşık Yarebülbül ● Aşık Yarımi ● İhsan Yavuzer ● Yusuf Yaylacı ● Yemini ● Aşık Yener ● Aşık Hakkı Yerlioğlu ● Yesari Baba ● Adnan Yetimi ● Yusufelili Yetimi ● Ali Rıza Yıldırım ● Hazık Yıldırım ● Bahri Yıldız ● Günay Yıldız ● Hasan Yıldız ● Kemal Yıldız ● Fikri Yılmaz ● Yener Yılmazoğlu ● Harun Yiğit ● Can Yoksul ● Aşık Yoksuli ● Ethem Yoksuli ● Sabri Yokuş ● Aşık Yoramoğlu ● Dost Yusuf ● Narmanlı Zamani ● Aşık Zarrafi ● Bayburtlu Zelili ● Aşık Zelimhan ● Ozan Zemheri ● Aşık Zevraki ● Bayburtlu Zihni ● Karslı Zihni ● Aşık Ziyani ● Aşık Zuhuri ● Posoflu Zülali

Sosgertli Aşık Hicrani

Sosgertli Hicrani

                  Fotoğraf: Aile arşivi

Sosgertli Hicrani©
1899-1978. Arpaçay’ın Sosgert (şimdiki adı Taşdere) köyünde doğdu. Asıl adı Mehmet Kasım Ülker’dir. Okula gitme olanağı bulamadığından okuma yazmayı askerde öğrendi.

Gürcistan’ın Ağbaba bölgesinden göçen bir aileden gelmektedir. Osmanlı-Rus Harbi (1877-78) dönemi sonrasında Kars ve yöredeki birçok yerin Ruslara tazminat olarak verilmesiyle köyünden göçerek ailesiyle bir süre İran’da yaşadı. İşgalin kalkmasından sonra ise yeniden Sosgert’e döndü.

Dedesi Aşık Hasan’dan gelen bir geleneğe bağlı olarak aşıklık ve şiirle küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı. Köylerine gelip giden aşıklar ve bazı yaşlı insanları dinleyerek kendini geliştirdi. Özellikle Aşık Şenlik (1850-1913) geleneğiyle yetişti. Bağlama çalmayı ise Azerbaycanlı Aşık Necip’ten öğrendi.

Yaklaşık 70 aşık tarzı anlatısı olan Hicrani, yöredeki birçok aşığın yetişmesine de katkıda bulundu.

Kendinden sonra birçok aşığın yetişmesine de katkıda bulunan Sosgertli Hicrani tarafından aktarılan hikayeler Erdoğan Altınkaynak tarafından »Aşık Mehmet Hicrani’nin Hikayeleri« (2008) adıyla yayınlandı.
Sosgertli Hicrani köyünde öldü ve orada toprağa verildi.
Ayrıca Ardanuçlu Hicrani (1855-1880) ve Bayburtlu Hicrani (1908-1970) adlı 2 aşık daha bulunmaktadır.


Keşke
 
Bahar fesli yetişende toprağa
Şah dede alamet olmaya keşke
Göz açıp dünyaya gelen bir çiçek
Bahtından evvele solmaya keşke
 
Dost dostundan yüzün tutmasın yana
Zulüm eylemesin insan insana
Oğulun dağını görmesin ana
Ah çekip saçını yolmaya keşke
 
Hiç kimi cimistan olmaya yarı
Gözünde koymuya mehlet mirazı
Bu çarhın gerdişi sedefli sazı
Hicran havasıyla çalmaya keşe


Zamanı Geldi
 
Deli gönül dost şehrine
Varmanın zamanı geldi
Bahçesinde gonca gülü
Dermenin zamanı geldi
 
Böyle yazmış fermanında
Dudu kimi lisanında
El bağlayıp divanında
Durmanın zamanı geldi
 
Nerde bilmez yolların
Mah cemalinde halların
Dal gerdanda tellerin
Örmenin zamanı geldi
 
Yüzümü sürsem eynine
Teklif Hicran'
ın boynuna
Kulaç kolları yar beline
Sarmanın zamanı geldi

Sosgertli Hicrani ● İhtiyacı Var (Söz & Müzik: Sosgertli Hicrani)

Erzurumlu Aşık Reyhani

Aşık Reyhani (© BeKa)

                          Fotoğraf: Bekir Karadeniz

Aşık Reyhani©
1932 - 10 Aralık 2006. Hasankale’nin Alvar köyünde doğdu. Asıl adı Yaşar Yılmaz’dır. İran’dan göçen babası önce Kars’a daha sonra Erzurum’a yerleşti. Aşık Reyhani’nin çocukluğu köyünde geçti. Zaman zaman komşu köylere gitme olanağı bulduysa da daha başka yerlere gidemedi. Okuma yazmayı okula gitmeden öğrendi. Sonraki yıllarda ise dışarıdan sınava girerek diploma aldı.

Küçük yaşlarda köyüne gelen aşıklardan etkilendi. Hem aşıklardan dinleyerek hem de eline geçen kitapları okuyarak birçok halk hikayesini öğrendi. Kendi aşıklığı ve şiir yazmaya başlaması 18 yaşından sonradır.

Reyhani, rüyasında gördüğü bir kıza aşık oldu. Kısa bir süre sonra da kızı kaçırdı. Birkaç ay geçmeden evliliği geçimsizliğe ve huzursuzluğa dönüştü. Bunun üzerine karısının ailesi kızlarını alarak başka biriyle evlendirdiler. Aşık Reyhani, bu dönemden sonra Dertli mahlasıyla şiirler yazmaya, türkü söylemeye başladı. Ancak bu mahlası uzun süre kullanmadan, Bayburtlu Hicrani tarafından Reyhani mahlası verildi.

Konya Aşıklar Bayramına aralıksız katılan 7 aşıktan biridir. Eski aşıkların dışında, yetiştiği Huzuri Baba, Nihani, Cevlani, Efkari, Murat Çobanoğlu’nun babası Gülistan Çobanoğlu gibi aşıklardan gelenek ve usul öğrendi.

İran’dan Avrupa’ya birçok ülkede türkü söyleyen Aşık Reyhani, katıldığı yarışmalarda da birçoğu birincilik olmak üzere çeşitli ödüller aldı. 1980’li yılların başında Erzurum’da bulunan Doğu Ozanları Derneğinin başkanlığına getirildi.

Aşık Reyhani birçok ülkeye konser ve konferanslara katılmak üzere çağrıldı. Ayrıca ABD’nin Michigan Üniversitesinde katıldığı bir konferanstan sonra kendisine fahri öğretmenlik unvanı verildi.
Şiirleri birçok gazete, dergi ve araştırmada yaralan, çeşitli radyo ve televizyon programlarına katılan Aşık Reyhani’nin, şiirlerinin bir bölümünü topladığı »Alvarlı Reyhani« (1962), »Böyle Bağlar« (1966), »Kervan« (1988) ve bazı düşünce ve şiirlerinden oluşan »Şu Tepenin Arkasında« adlı kitapları, Dilaver Düzgün tarafından hazırlanan »Aşık Yaşar Reyhani«, (1997), Ozan Yusuf Polatoğlu tarafından hazırlanan »Mızrabın Istırabı, Aşık Reyhani-Hayatı ve Şiirleri«, (2003)  ve Muhsin Koç tarafından hazırlanan »Ölümünden Sonra Aşık Yaşar Reyhani« (2007) adlı kitaplar bulunmaktadır.

Bursa'da öldü ve orada toprağa verildi.


Koklaya Koklaya
 
Gel yarim yeter bekledim
Gülü koklaya koklaya
Gözlerime yaş ekledim
Seli koklaya koklaya

Bir derdime bin ekledim
Aşkın boynuma yükledim
Seherde haber bekledim
Yeli koklaya koklaya

Gurbet gezdim adım adım
Asla olmadı muradım
Sırma saçın hatırladım
Teli koklaya koklaya

Reyhani’yim bak zamana
Kara bağrım yana yana
Kerem oldum Aslı Han’a
Külü koklaya koklaya



Bağlar
 
Demedim mi gönül kalkıp yürüme
Birgün yollarını harami bağlar
Dertliysen derdini dertsize deme
Dertsiz hekim olsa yara mı bağlar

Yazılan kaderdir başa gelince
Suç sende ayağın taşa gelince
Kudretin damlası coşa gelince
Onu bent mi eyler dere mi bağlar

Oku sayfasını geçen çağların
Yaprağı dökülmüş nice bağların
Adeti böyledir yüksek dağların
Aslı’ya yol verir Kerem’i bağlar

Ben de Reyhani’yim susuz pınarım
Damlam coş ederse olmaz kenarım
Öldüğümü duysa o nazlı yarim
Bilmem al mı giyer kara mı bağlar

Aşık Reyhani ● Ey Rüzigar (Divan) (Söz & Müzik: Aşık Reyhani)

Posoflu Aşık Zülali

Aşık Zülali (© F. Bayraktaroğlu)

 

Aşık Zülali©
1873-1956. Posof’un Suskap köyünde (şimdiki adı Aşık Zülali Köyü) doğdu. Asıl adı Yusuf Kökten’dir. Köyünde medrese eğitimi gördü.

Küçük yaşlardan itibaren aşıklık geleneğini öğrenmeye başladı. Yöresindeki aşıkları, anlatılan halk hikayelerini dinleyerek kendini geliştirdi.

12 yaşında bade içen Aşık Zülali, 16 yaşındayken ilk ustası olan Aşık Abbas’la birlikte yöreyi dolaşmaya başladı. 18 yaşındayken, Ardahan yöresinde Musevi aşıklardan İzhari ve Aşık Şenlik’le karşılaştıktan sonra adı duyuldu.

Yaşadığı yöre, 1894 yılında Ruslar tarafından işgal edilince Livaneli (şimdiki Artvin bölgesi) göçmenlerle birlikte Sinop’a gitti. Oradan da İstanbul’daki ağabeyinin yanına geçti. Bir süre Arapça dersleri aldıktan sonra Bursa’da Ziraat Mektebine kayıt yaptırdı. 2 yıl okula devam etti. Ancak hastalığı nedeniyle bitiremeden Kars’a dönerek Posof’taki bir Rus okulunda, bir süre de Batum’da bir Türk okulunda öğretmenlik yaptı.

1911 yılında ailesiyle birlikte Afyon’a göçtü. Yörede birçok köyde öğretmenlik ve imamlık yaptıktan sonra Emirdağ Orman Fidanlığı bünyesinde memurluğa başlayınca Emirdağ’a taşındı. Ömrünün son yıllarını Eskişehir’in Çifteler ilçesinde geçirdi ve orada öldü.

Zülali’nin yaşamı, sanatı ve kişiliğine ilişkin, Erdoğan Kökten’in »Zülali’den Parçalar« (1953), Orhan Özbek’in »Deyişmeler-Karşılaşmalar« (1969), İrfan Ünver Nasrattınoğlu’un »Posoflu Aşık Zülali« (1987), Yunus Zeyrek’in »Posoflu Aşık Zülali« (1990) ve Ömer Gözükızıl’ın »Aşık Zülali’den Aşık Zülali« (2000) adlı kitaplar yayımlandı.


Ayrılık Günüdür
 
Ayrılık günüdür kavim kardaşlar
Yüreğim doluktur gözlerim ağlar
Gelin helallaşak yaren yoldaşlar
Hasreti od olmuş sinemi dağlar

Bozulmaz bu yazı hak yazmış ezel
Hani vatan senden evvelki güzel
Kurumuş ağaçlar dökülmüş gazel
Ne zaman yeşerir bu viran bağlar

Kadersiz maksuda ermek olur mu
Taktir mukadderi bilmek olur mu
Acep birgün yine görmek olur mu
Alçaklı yüksekli dumanlı dağlar

Ya nasip Zülali gene gelirin
Artık hasretimiz mahşere kalsın
Ölenler ruhuna fatiha olsun
Vallahi unutmam sizleri sağlar



Yok
 
Bu nasıl memleket bu nasıl dünya
Gamı defetmeye meyhaneler yok
Bu nasıl yaşamak bu nasıl hülya
Sakiler elinden peymaneler yok

Kanarya terketmiş boştur kafesi
Bülbülün goncadan geçmiş hevesi
Kesilmiş gelmiyor baykuşun sesi
Gidip eğlenecek viraneler yok

Yetti Zülal artık etme ah u zar
Bulamazsın bir münasip şivekar
Bari Sahralarla olsam kafadar
Hani Mecnun gibi divaneler yok
İlhan Erten ● Yok (Söz: Aşık Zülali ● Müzik: İlhan Erten)
 

Kayabeyi Köyü Haberleri